Şu güne kadar günlük, anı defteri, blog, kompozisyon… adı altında birçok
yazı yazdım. Ve hepsinde de yazıyı yazdıktan sonra başlığı attım. Çünkü bize
öğretilen ve olması gereken bu şekildeydi. Ancak bu yazımda, sadece başlığı atıp
arkama yaslandım ve uzunca seyrettim. Belki de onca zamandır yazı yazamamanın
ağırlığından gelen bir başlık atma ihtiyacı hissettim iç güdüsel. Ah kalemimin
kurşunu, klavyemin tuşu! Siz de olmasanız ben nasıl dert anlatırım? Ne zaman
konuşacak olsam ya aynı cümlede zilyon tane aynı kelimeyi kullanırım, ya aniden
anadan doğma kekeme pozisyonunu alırım ya da en iyi ihtimalle dilim sürçer. Konuşurkenki
kızarık yüzüm ile karşıya çizdiğim imaj, konuştuğum konu her ne ise inanılmaz etkileyici
olduğuna emin olabilirsiniz(!) Tabii yanlış yerde yanlış kelimeleri kullanmamı
es geçersek. (Bkz: Geçenlerde misafirliğe gittiğim evin kapısından girerken ‘Hoşgeldiniiiiz!’
diye bağırdım…) Sümerlilere yazının icadı ile ilgili tekrarlarla teşekkürlerimi
sunup arkalarından Fatiha okuduktan sonra yazının süregelen havasına göre konuyu
belirliyorum.
Sahi neden sıradanlıktan öte dedim ki ben bu başlığa? Sanırım
hatırlamıyorum… Ama tahmin yürütecek olursak eğer, insanların tamamı kendisini
sıra dışı görür. Bunu egoistlik olarak algılamayın. Bir düşünün sadece.
Gerçekten de kendinizi farklı hissetmiyor musunuz? Bazen konuşulan konulardan
veya yaşanan olaylardan kendinizi soyutlayıp ‘Ben burada ne alakayım?’ demiyor
musunuz? Hah işte ben de onu diyorum.
Aslında aynı şeyden bahsediyormuşuz değil mi? Her neyse eğer bir başkasının
klonu değilseniz ve hala bir fikriniz varsa şükredip hayata devam
edebilirsiniz. Çünkü bu zamanda size ait bir fikrinizin olması öpüp başa
konulası bir şey!
Eveet buyurun efendim TDK’nın fikir tanımına bir bakalım. Fikir
(1.anlamı): Düşünce, mülahaza, mütalaa
Burada bir sorun var mı? Hayır yok. Ama
TDK amca fikir’in ‘halk arasındaki’ karşılığını yazmayı unutmuş olmalı. Ben
sizler için buraya yazayım. Fikir (Halk arasında): Kim daha güçlüyse onunki,
Komşu kızı Ayşe’nin düşüncesi, Millet ne der sonra, Başbakan demişse daha
üstüne laf söylenmez…
‘Benim düşüncem’ diye başlayan
cümleler artık inandırıcı gelmiyorsa bu terslikte bir iş vardır elbet.
Özellikle de şu ‘Millet ne der?’ sözüne ayrı bir gıcığım. Yahu bizim ölçümüz
millet mi? Nedir bu milletin bizimle alıp veremediği? Zaten o millet kim onu da
yıllardır bilmiyorum. İnsanın içinden gelmeyeni yapmacık bir eda ile yapması
daha mı güzel ve etik? Millet de kendi milletiyle uğraşsın. İşi gücü yok bize
millet oluyor…
Kim olduğunu bilmediğim ve asla öğrenemeyeceğim o ünlü Millet’e
sesleniyorum: ‘Yıllardır bir şeyler dedin dedin ne oldu? Eline ne geçti? Hiçbir
şey. O halde onu bunu bırak da sigortalı bir işe gir. Devlete sırtını dayarsan
hayat boyu rahat edersin. Peki ölünce ne mi olacak? Ne bileyim yahu onu da sen
düşün!’
TUBA
Hoş bir yazı olmuş. Ellerin sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
YanıtlaSil(Uyarı: Mantık aramayınız! ) Cümlelerini yazmasaydın bunu okurken harcadığım saniyelerime üzülecektim lakin ;her ne kadar yazını uyarına uyarlamış olsan da birkaç imla hatası dışında okumaya değerdi. :)
YanıtlaSil